Son zamanlarda oldukça popüler bir kavram haline gelen Metaverse hakkında bir çok bilimsel veya magazinsel makaleler yazılıp çiziliyor, Facebook kendisini Meta olarak yeniden markalaştırdığından beri Metaverse hakkındaki tartışmalar artarak devam ediyor ve bu yazılan makalelerin bir çoğu da en azından şimdilik ütopik ve hayalperest sayılabilecek bir dünya portresi çiziyor, özellikle. Aslında Wright kardeşlerin 1903 yılında uçan bir demir yığını yapacaklarını söylediklerinde halk tarafından hayalperest olarak görülmesini gözönüne alırsak bu durumu olağan karşılamak gerekir. Yine de kendi zamanı içinde oldukça ileri görülebilecek icatlar için popüler medyanın bilim kurgu mübalağası yaptığı, kamuoyunun hayal gücünün sınırlarını zorlayıp icadın gerçekçiliğini gölgede bıraktığını kabul etmek gerekir, örneğin 50 yıl önce bilim ve teknoloji dergilerinde bugün gerçekleşmesi öngörülen uçan arabalarını, ışınlanma makinelerini vs. etrafımızda çok görmediğimiz aşikar. Bu nedenle Metaverse kavramına da bu açıdan bakıp en azından yakın gelecekte neler yapabileceğini gerçeklikten kopmadan anlamak gerekir.
Sanal evren fikri aslında yeni bir kavram değil, meşhur Hollywood’un Matrix benzeri bilim kurgu filmlerinden, ve yine Metaverse’ün kendisi kadar meşhur olan paralel evren kavramından aşina olduğumuz bir fikir, hatta işin felsefi tarafından bakarsak yaşadığımız evrenin bir simülasyon olduğu herşeyin bir bilgisayar yazılımından ibaret olduğu fikri de tartışmalara konu olan fikirlerden. Metaverse ile uzun yıllar ütopik düşünce deneylerinen ibaret olan sanal evren artık yavaş yavaş somut deneyimlere dönüşüyor, tartışmamız gereken konu ise şu an bu yeni sanal evren için mevcutta ne gibi adımlar atıldığı ve sanal evren dendiğinde aklımıza ilk gelen resmin ne kadar uzağında (ya da yakınında) olduğumuz. Bunun için biraz haberlerden bahsedelim
Birkaç gün önce, Metaverse Group adlı NFT tabanlı bir metaverse emlak şirketi, Decentraland olarak bilinen sanal bir emlak platformunda 2.43 milyon USD karşılığında bir parsel satın aldı. Bu, sanal emlak için şimdiye kadar harcanan en yüksek miktardı. Aslında Metaverse, konsept olarak otuz yıla yakın bir süredir var olmasına rağmen, aniden önemli bir trend konusu haline geldi. Ancak “metaverse nedir?” sorusunun cevabı sorusu kadar basit değil bunun nedeni şu anda metaverse’ün somut olarak deneyimlenebilir olmaması ve gelecekte ne olacağını hakkında da kimsenin tahminlerden ileri bir fikrinin olmaması bunun yanında Metaverse sürekli gelişmekte olduğundan, gerçeğe dönüştüğü zaman, bugün hayal edildiğinden çok daha büyük ve daha sürükleyici olması için her türlü olasılık var.
Metaverse’in kökeni
“Metaverse” kelimesi “meta” ve “verse” kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır. “Meta” kelimesi Yunanca kökenli bir önektir ve “ötesi” anlamına gelirken, “verse” “evren” kelimesinden gelir. Literatürde ilk kez Neal Stephenson tarafından 1992 yılında yazdığı distopik romanı Snow Crash’te kullanılmıştır . Kitapta, metaverse internetin nihai evrimi olarak sunulur – herhangi bir sanal etkileşimin gerçek dünya üzerinde de doğrudan bir etkisi olabileceği bir tür sanal gerçeklik olarak tarif edilir.
Kitap, metaverse’in ne olduğunu hemen hemen özetliyor. Bugün metaverse ile ilişkilendirdiğimiz birçok benzersiz şey; sanal avatarların, dijital sosyal etkileşimlerin ve oyunların bulunduğu fiziksel olarak kalıcı bir sanal alandır. Snow Crash ayrıca, beyinleri sanal dünyaya bağlı insanları çıldırtan bir komplo da dahil olmak üzere, hikayedeki metaverse’ün kahramanın gerçek dünyasındaki gelişmelerden nasıl etkilediğinin altını çiziyor.
Kitabın piyasaya sürülmesinden bu yana, Steven Spielberg’in Ernest Cline’ın 2011’de aynı adlı romanından uyarlanan ve çok beğenilen filmi Ready Player One (2018) de dahil olmak üzere, diğer birçok kitap, film ve televizyon programı, konseptle değişen derecelerde ilgilendir. Hepsindeki ortak nokta, metaverse’ün, çağın ilerlemesine bağlı olarak, insanların gerçek hayatta yaptıkları her şeyi yapabilecekleri bir sanal gerçeklik olmasıydı.
Bununla birlikte bilgisayar çipleri üreten Nvidia’nın CEO’su Jensen Huang, VentureBeat ile Haziran ayında yaptığı bir röportajda yeni sanal evren hakkında şunları paylaştı: “Neredeyse orada birlikteymişiz gibi hissedebileceğiz.” Tüm bunlar kulağa çok kafa karıştırıcı gelse de, şimdilik bildiğimiz şudur: Metaverse dünyası aslında “internettir”, ancak çok daha fazlasıdır. Şu an bu yazıyı okumak için bir bilgisayarı veya cep telefonunu kullanıyorsunuz ve bu sayfaya ulaşmak için tuşlara bastınız ya da ekrana dokundunuz ve ekranda yansıyan yazıları okuyorsunuz yani internette dolaşmak için kullandığınız yöntem oldukça basit fakat basit olduğu kadar deneyimleriniz de sınırlı çünkü bunu yaparken hala kendi parmaklarınızı, gözlerinizi kullandığınızı biliyorsunuz ve gerçek dünyada yaşadığınızı hatırlatacak dış uyaranları almaya devam ediyorsunuz, sesleri duyuyorsunuz, ekran dışındaki arkaplanı görüyorsunuz ve bu da internetin gerçek dünyanın içindeki bir kavram olduğunu hissettirmeye devam ediyor, ancak öngörülen Metaverse dünyasında her ne kadar veri iletişimi internet üzerinden olsa da girdi ve çıktılar bir mobil cihazdan çok daha fazlasını deneyimlemenize olanak verir, 5 duyunuzun da tamamen başka bir sanal dünyaya bağlandığını düşünün, bu dünyada size dokunan bir kişiyi ya da nesneyi gerçekten hissettiğinizi, tatları ve kokuları duyduğunuzu düşünün bu oldukça ilginç ve bir o kadar da ürkütücü geliyor değil mi ? iyi haber şimdilik 5 duyu verilerinizin elektronik bir ortamda taşınabilmesinin mümkün olmaması, VR gözlükleri ile görüntüleri ve sesleri alabilirsiniz fakat koku, tat ve basınç hissi henüz tam anlamıyla internet veya başka bir teknoloji aracılığıyla taşınamıyor.
Facebook Metaverse ile ne yapmaya çalışıyor ?
28 Ekim 2021’de Facebook, kendisini Meta Platforms Inc. veya kısaca Meta olarak yeniden markalaştırdığını duyurdu. Bu pazarlama açısından insan bağlantılarının ve belki de yaşamın kendisinin kaçınılmaz geleceğinden erkenden yararlanmak için dikkatle seçilen bir isim.
“Metaverse’ün tanımlayıcı niteliği, sanki orada başka biriyle veya başka bir yerdeymişsiniz gibi bir mevcudiyet hissi olacaktır. Başka biriyle gerçekten var olmak, sosyal teknolojinin en büyük hayalidir. İşte bu yüzden bunu oluşturmaya odaklandık” diyen CEO Mark Zuckerberg, 77 dakikalık bir videoda metaverse’ün nasıl görünüp hissedilebileceğine dair bir video paylaştı
Zuckerberg, çok daha yüksek düzeyde sanal gerçeklik (VR) ve artırılmış gerçeklik (AR) olarak tanımlanabilecek bir dünya gösterdi. Bir VR kulaklığı veya bu amaç için özel olarak tasarlanmış herhangi bir giyilebilir cihaz, bu dünyaya açılan bir kapı işlevi görüyor. Facebook’un Metaverse fikri, oyun oynayan, toplantı yapan, atölyelere katılan, egzersiz yapan, ders çalışan ve sosyalleşen kişilerin sanal avatarlarının yanı sıra gerçekte yapılabilecek her türlü aktiviteyi içermektedir.
Bu fikirden daha büyük ve çok daha büyük bir meta veri tabanı tahmin edilebilir. Bununla birlikte, Zuckerberg’in metaverse’ün ana akım haline gelmesinin yaklaşık 10 yıl alabileceğine inanması dikkat çekicidir. Buna inanmak için gerçekten kısa bir süre.
Aslında Metaverse’ün tek bir geliştiricisi (veya tanımı) yoktur, bu nedenle sadece Facebook’un sahibi olduğu veya geliştirilmesinden sorumlu olduğu bir şey değildir. Yine de Facebook, Oculus VR kulaklıkları aracılığıyla Metaverse’e büyük yatırım yaptı ve AR gözlükleri ve bileklik teknolojileri üzerinde çalışmaya devam ediyor. Eylül 2021’de şirket, Metaverse teknolojisinin sorumlu bir şekilde geliştirilmesini sağlamak için küresel araştırma ve program ortaklarına 50 milyon dolarlık bir yatırım yaptığını duyurdu.
AR ve VR Arasındaki Fark Nedir?
Artırılmış gerçeklik (AR), kullanıcı deneyimini geliştirmek için görsel öğelerin, sesin ve diğer duyusal uyaranların gerçek dünya ortamına yerleştirilmesini içerir. AR’ye bir akıllı telefon ile erişilebilir ve kullanıcılar gerçek dünyadaki varlıklarını kontrol edebilir. Buna karşılık, sanal gerçeklik (VR) tamamen sanaldır ve kurgusal gerçekleri geliştirir. VR, bir kulaklık cihazı gerektirir ve kullanıcılar sistem tarafından kontrol edilir.
Daha Önce Sanal Dünyaya Benzer Neler Yapıldı ?
Tüm zamanların dünyanın en ünlü oyunlarından biri olan The Sims, 2000 yılında piyasaya sürüldüğünde, oyuncuların sanal avatarları aracılığıyla bir yaşam simülasyonu deneyimlemelerini sağladı. Sims, gelecekteki bir Metaverse deneyiminin nasıl olabileceğine dair iyi bir fikir verdi. 2003 yılında bir Amerikan teknoloji şirketi olan Linden Lab, Second Life olarak bilinen bir uygulamayı piyasaya sürdü. Hem sanal gerçeklik hayranları hem de uzmanlar, teknik olarak Metaverse tohumlarını ektiği için Second Life’a sanal evren konusunda güveniyor.
Second Life, kullanıcılarının tam olarak adından da anlaşılacağı gibi ikinci bir yaşam deneyimi yaşamalarına olanak tanır. Gerçek insanlar platformda 3D sanal avatarlarını oluşturabilir ve gerçek dünyada yapabilecekleri hemen hemen her şeyi yapabilirler. Kendi içinde bir dünya olan Second Life kullanıcıları, diğer kullanıcılarla etkileşime girebilir ve sanal kimlikleri aracılığıyla ilişkiler kurabilir. Müzik ve sanat yoluyla kendilerini organize edebilir, katılabilirler ve ifade edebilirler, ayrıca ortamdaki sanal nesneleri kullanabilirler ve hatta sanal binalar gibi Second Life içinde bir şeyler inşa etmeye katkıda bulunabilirler. Dini seminerlere, konserlere ve iş toplantılarına katılabilirler. Üstelik bu oyunda eğitim kurumları ve hatta elçilikler bile var. 2007’de Maldivler, Second Life’ta sanal bir elçilik açan ilk ülke oldu. Kullanıcılar, platformun kendi kapalı döngü dijital para birimi olan Linden Dollar’ı kullanarak Second Life’da sanal öğeler satın alabilir ve satabilir, bu kripto para birimiyle karıştırılmamalıdır.
Diğer yandan 2004’te piyasaya sürülen çok oyunculu çevrimiçi World of Warcraft oyunu dahil olmak üzere birçok oyun, oyuncuların birbirleriyle etkileşime girmesine izin veriyor. Bu sanal evrenden ziyade toplulukların oyunlar etrafında geliştirildiği bir sosyal ağ biçimi olarak değerlendirilebilir
Metaverse’in geleceği nedir?
Gerçek şu ki, Metaverse internet kadar gerçek ve yaygın hale gelecek. Görüldüğü gibi bu sadece bir zaman meselesi.
Epic Games’in kurucusu Tim Sweeney’e CNN tarafından metaverse’ün geleceği hakkında ne düşündüğü sorulduğunda , “Bence gerçekten son noktaya ulaşmanın on yıl veya daha fazla zaman alacağını düşünüyorum, ama bence bu oluyor” dedi.
Aynı zamanda, Sweeney, “Metaverse tek bir şirket tarafından oluşturulmayacak. Her biri kendi bölümünü oluşturan milyonlarca geliştirici tarafından oluşturulacak. ”
Yani, başka bir deyişle, metaverse hala tuğla tuğla inşa ediliyor ve yaratılışında herkesin parmağı olacak.
Madalyonun Diğer Tarafı!
Pokémon Go yaratıcısı John Hanke , 10 Ağustos 2021’de şirketi Niantic’in web sitesinde yayınlanan blogunun başlığında metaverse’ü “distopik bir kabus” olarak nitelendirdi .
Hanke, Gibson ve Cline’ın ünlü romanlarının ana konusuna dikkat çekerken şunları yazdı: “Aslında bu romanlar, teknolojinin yanlış gittiği distopik bir geleceğin uyarıları olarak hizmet etti.” Diğer bir uyarı AR’nin mucidi Louis Rosenberg’den geliyor. Big Think için yazan Rosenberg, bunun “mahallede distopik bir yürüyüş” olabileceğini söylüyor.
“Sonuçta, ‘uygar toplum’ olarak adlandırdığımız ortak deneyim hızla aşınıyor, çünkü büyük ölçüde her birimiz kendi sanal evrenimizde yaşıyoruz, herkese kendi kişisel inançlarına göre uyarlanmış özel haberler ve bilgiler (ve hatta yalanlar) veriliyor. Bunlar, önyargılarımızı güçlendirir ve fikirlerimizi pekiştirir. Ancak bugün, en azından bir kamusal alana girebilir ve ortak bir gerçeklikte bir miktar ortak deneyime sahip olabiliriz. AR ile bu da kaybolacak” diye yazıyor Rosenberg.
Metaverse ana akım haline geldiğinde, belki de gezegenin en uzak köşelerine yüksek hızlı veri sağlamak için Starlink gibi yaygın olarak kullanılabilen sistemlere sahip olacağız. Ancak erişim artsa da, Metaverse insanları etkilemek için hala yetersiz kalabilir.
Second Life yaratıcısı Philip Rosedale’in Time’a söylediği gibi , “New York’ta rahat bir hayat yaşıyorsanız, genç ve sağlıklıysanız, muhtemelen orada yaşamaya devam etmeyi seçeceksiniz. Size bir avatarın hayatını teklif edersem, onu pek kullanmayacaksın. Öte yandan, sosyal temasın çok az olduğu kırsal bir yerde yaşıyorsanız, engelliyseniz veya konuşmaktan çekindiğiniz otoriter bir ortamda yaşıyorsanız, avatarınız cazip gelip birincil kimliğiniz olabilir.”
Sonuç
İnsanlığın yaşam tarzını derinden değiştiren her icat gibi Metaverse’ün de avantaj ve dezavantajları olduğu aşikar. Sosyal olarak gerçek dünyada diğer insanlarla etkileşime girmek konusunda problemleri olan insanların sanal bir evrene daha çok ilgi göstermesi beklenirken, arkadaşlarıyla “gerçek” fiziksel aktivitelerde bulunmaktan keyif alan insanların buna mesafeli olması da öngörülebilir, yine de herkesin hemfikir olacağı bir konu varsa o da iş dünyasının özellikle Pandemi koşullarında uygulamaya aldığı evden çalışma modelinin Metaverse ile daha da verimli olacağıdır, böylelikle evden çalışmanın en büyük dezavantajlarından olan sosyalleşememek sorununa zoom partilerinden daha iyi bir çözüm sunacağı kesindir.
https://www.augustman.com/sg/gear/tech/what-is-metaverse-and-how-does-it-work/